İngiliz Dili ve Edebiyatı Öğrencisi Olmak

Tam olarak en büyük eksikliğimiz üzerine kısa bir yazı yazmayı istedim. Nedir İngiliz Dili ve Edebiyatı? Bu bölümü ne kadar biliyoruz ve ne kadar sindirebiliyoruz? Okumaya, yorumlamaya ve tasarlamaya dayalı olan bu bölümün değerini her ne kadar arka plana atsalar bile, yadırganamayacak tek şey insan değer ve yargılarına büyük ölçüde etki etmesidir. Yorum gücünün zirvede olduğu bu bölümün öğrencisi olabilmek de ayrıcalıklı bir şeydir. ”Sadece kitap mı okunur?” sorusu ve algısı şu anda büyük bir  kargaşa yaratıyor. ELL öğrencilerin çoğunun puan yetersizliği sonucu ile yerleştiği algısı da bunun başka bir yanı. Bir Edebiyat öğrencisi olabilmek, o edebiyatın yeri geldiği zaman kahramanı, olayı, yapısı hatta yaratıcısı olabilmektir. Şüphesiz okumanın sınırı yoktur bu bölümde. Zaten bizleri de ELT’den ayıran en büyük özellik budur. İngiliz kültürünü bilmek, okuduğumuz her sayfaya ışık tutmak demektir. Victorian Era’yı bilmeden 19. yüzyıl romanını ne derece de sindirebiliriz ki ? Çok yönlü yetişip hayata farklı açılardan bakabilmektir Edebiyat öğrencisi olmak. Zihninde tasarlamak ve o tasarıyı estetik bir dille okuyucuya iletip okuyucunun kafasındaki gizemi gidermektir. Kimi zaman da okuyucuya açık kapı bırakabilmektir. Peki bizler bunu ne kadar yapabiliyoruz?

Asırlara meydan okuyan bir dünya şairi, Shakespeare’i, anlamaktır. Emily Bronte’nin  ”Wuthering Heights” yağmurlu ve karanlık gecedeki aşkın intikamla sıkışıp kaldığı Heathcliff olabilmektir. İngiliz Edebiyatı öğrencisi olabilmek demek farklı dünyalara şahit olmak demektir. Yaşamak demek. Hissetmek ve hislerini esnek bir dile yığmak. Her baba yiğidin harcı değildir yani Edebiyat öğrencisi olabilmek.